Saturday, January 2, 2016

HAYAT

En son eylül ayının ortasında yazmışım. O zamandan sonra ne çok şey oldu, neler değişti halbuki hayatımda.

Sanırım benim için en büyük değişiklik instagramı bırakmam oldu. Önce @bayantilda haricindeki bi tane şahsi hesabım vardı, onu kapattım. "Ne paylaşacaksam @bayantilda hesabımdan paylaşayım, ne gerek var ki iki ayrı hesaba" dedim. Bir süre sonra oradan yaptığım paylaşımların da azaldığını farkettim. Çayımdan şekeri kesmem gibi oldu benim için bu süreç :) Bi gün koşturmaca arasında çayımı şekersiz içmişim, sonuna doğru farkına vardım. "Ya ben buna şeker atmamışım kii" diyince "hah şekeri bırakma günüm bugünmüş demek ki" diye düşündüm ve hakikaten o günden sonra da bir daha şekerli çay içmedim. Çay dediysem sıcak-soğuk içeceklerin hepsi-zaten kahve içmem- şekersiz devam ediyor. Onun gibi işte baktım ki paylaşma isteğim, ihtiyacım vs ne derseniz, azalmış "tamam kızım" dedim "bu işi bırakma vaktin de gelmiş".

Neden bilmem, çok sıkıldım instagramdan. Bir zamanlar benim de bayıla bayıla yaptığım bir çok şey çok gereksiz ve saçma gelmeye başladı. Hiç dayanamadığım şeyler de artık iyiden iyiye beni rahatsız etmeye.. Ne kadar mutlu, zengin, güzel, aşk dolu, iyi anne, süper arkadaş vs vs vs olduğunu gösterme/ispat yarışıdır gidiyor. Dedim ya ben de bunun içindeydim. Hem de kim bilir kaç senedir. Ama işte bir dönem geldi ki mantıklı bulmadığımı farkettim tüm bu hengameyi. Belki bi gün tekrar çok mantıklı ve gerekli gelir ne bileyim :) Ama birşey farkettim insan içinde bulunduğu duruma adapte oluveriyor bir süre sonra. Hayatı olağan akışında gitsin istiyor sanırım. Bunun bilimsel veya psikolojik açıklaması nedir bilemiyorum ama işte şu an benim yaşadığım şey sanki hayatımda hiç instagram diye bi kavram olmamış gibi.

Tavsiye eder miyim? Kesinlikle ederim. Ama bu çok da tavsiye ile olabilecek gibi bir şey değil sanki. İnsan ihtiyaç duyduğunda yapabilir diye düşünüyorum. Çünkü günümüz teknolojisi o kadar esir almış ki bizi, kendimize bir dakikalığına dışardan bi baksak, aslında çok komik ve gereksiz bulacağımız şeyleri yapmak zorundaymışız gibi bi hissiyat içinde olduğumuzu göreceğiz. Ama işte o dışardan bakma durumu ne oluyor da geliyor insana bilemiyorum. Facebook'u da bıraktım aynı şekilde. Şu anda dış dünya ile iletişimimi kurduğum bir tek şahsi facebook hesabım var onda da sanırım 50-100 kişi falan vardır ki bunun yarısı akrabadır :) İşte onlardan haberdar olmak için tuttuğum bi hesap ne bileyim.. Halbuki ekran başından bakacağına arayıp da sor napıyosun diye di mi? Yok! :)
Onun dışında tekrar işe başladım. bayantilda.com aynen devam tabii ki. Site işini de rayına oturtunca artık mesleğimle ilgili tekrar birşeyler yapmak istediğimi farkettim ve çok çok kısa süre içinde gelişiveren bir durum oldu ve işe başladım eylül sonunda. Geçtiğimiz bir kaç senede çok fazla tecrübe ettiğim duygu oldu. Mutluluk, mutsuzluk, hayal kırıklığı, şükür.... Bir çok duyguyu da maşallah yani dibine kadar yaşamama imkan/sebebiyet veren olaylar geçti başımdan. Tüm bunların altına çizgiyi çekip toplama işaretini koyduğumda önümde açtığım yeni sayfaların en başına hep tecrübe hanesi eklendi. Sabır hanesi eklendi ve en büyük harflerle ŞÜKÜR hanesi eklendi. 2016 itibariyle tam tamına 32 yaşında bir kadın oldum. Ne kadar büyük duruyor dışarıdan bakınca. Ama işte şu yürek hep minik bir kız çocuğu. Ne enteresan.. Ama ne de güzel.. Saçlara aklar düşüren şeyleri şükür'e dönüştürebilmeyi öğretti bana hayat. Polyanna gibi herşeye şükreder oldum. Şikayet ettiğim bir şey mi var, hemen aklıma o şeye / sebebiyet veren şeylere vs sahip olmadığım zamanlar/halen sahip olmayanlar gelir oldu. İçimden usulca bir şükür dökülür oldu.. Belki de büyümek böyle birşeydir değil mi :) Oldum olası ölümden çok korkmuşumdur, halen daha da korkarım. Çünkü hayat çok güzel, yaşamak çok güzel diye düşünürüm. Şimdi tüm bu tecrübeler (Allah hep iyi tecrübelerle deneyimlenmek nasip etse keşke) yaşandılar hanesine eklendikçe daha da bi güzelleşiyor gözümde sanki. O yüzden daha da korkar oldum. Hayatı daha da dibine kadar yaşamak ister oldum. O yüzden yüzümdeki gülümsemeyi bozacak şeyleri daha rahat kışkışlayabiliyorum. 
Ya işte böyleyken böyle :) Kendi küçük dünyamda mutluluklarımla, mutsuzluklarımla kendime yetiyorum. İşin bir de şu boyutu var yalnız, o kadar sosyal medya detoksu yapsam da şu blogumu bi kıyıp da kapatamıyorum :) Kapatamam da heralde. Çünkü yazmayı çok seviyorum. Bir de ben bloglardan çok fazla şeyler öğreniyorum. Belki bir gün de birinin yolu düşer benim bloguma da benden birşeyler öğrenme imkanı olur diye düşünüyorum. Diyebilirsiniz ki "e instagramda da veya facebookta da aynı mantıkla devam edebilirdin, seni silah zoruyla mı terk-i diyar ettirdiler?" işte oralar öyle değil. Ne biliyim nasıl anlatayım bilemedim. Burası çok daha samimi. Çok daha içten. Oralar çok fazla "gösteriş" odaklı gibi. Ay bilmiyorum işte seviyorum blog alemini ne diyim :) 2012'de yazmışım ilk buraya! O zamanlar ne instagram vardır ne bişey. O yüzden nolursa olsun blogumu ve bloglarınızı asla terkedemem :) Google Reader vardı hatırlarsınız, onu kapatmışlardı da resmen yas tutmuştum! Ki hala daha da o zamanlar takip ettiğim blogları toparlayabilmiş değilim :( Velhasılı kelam blogosferin yeri bende hep ayrı. O yüzden ne kadar zaman geçerse geçsin bak eksikliğini hissedip döner gelirim. 
Yeni seneler, yeni günler bize mutluluk getirsin, sağlık getirsin inşallah. Daha kısa aralıklarla tekrar görüşmek dileğiyle, esen kalın efendim :)

No comments:

Post a Comment

DIŞARIDAN KENDİNE BAKMAK

Şöyle bir dışarıdan kendime baktım bu akşam. Amacım bu değildi aslında. Boş boş internette dolanırken blogum aklıma geldi. Sonra " hang...