Wednesday, May 2, 2018

DENEME BİR-Kİİ

Ekranda işaretçinin ışığı yanıp sönüyor. Aklımda yazacak bir sürü şey varken hiçbir şey yazamamak ne garip. Bir blogum olduğunu bile unutmuştum aslına bakarsanız. Nasıl oldu kendimi burada buldum bilmem. Bütün yazılarıma şöyle bir göz gezdirdim, kimisini baştan sona sindire sindire okudum. Altı sene önce başlamışım yazmaya. Resmen blogumla beraber büyümüşüm. Yazdıklarıma, yaptıklarıma baktım da sanki hiçbirini yaşamamışım gibi hissettim. O kadar uzak kalmışım ki...

Eskiden bloglar vardı, özen vardı, paylaşmak vardı' lara girmek istemiyorum. Zamana uyum sağlıyoruz işte. Bu her zaman iyi bir şey olmayabiliyor ama sağlamak durumunda kalıyoruz bir noktada. Sosyal Medya diye bir kavram yoktu mesela Türkiye'de çok enteresan, sadece Blogosfer vardı :) Sanal sosyallik için blog yazardık ve okurduk. Bugünkü mecraların ağababası aslında bloglardı. Kendimizi ifade etme çabalarımıza ilk burası tanıklık etti. 
 

Hani "eskiden Beyoğlu'na takım elbiseyle çıkılırdı" misali, eskiden bloglara özene bezene yazılar yazılırdı, fotoğraflar çekilirdi. Her şey bu kadar basitleştirilmemişti, bu kadar yozlaşmamıştı desem daha doğru olacak aslında. Şimdi herkes ünlü, herkes bir önderlik hissiyatı içinde kendinden son derece emin ve her şey "bir instagram kare"lik ya da 10 dakikalık bir videoluk kadar hızlı. Dediğim gibi nerede o eski günler minvalinde bir şey yazmayacağım. Hepimiz ayak uyduruyoruz bu trendlere. Ama bir an eski günleri çok özlediğimi fark ettim...

Yazacak çok şey var, değişen çok şey. Çok bayıldığım (!) İstanbul'a taşındık iki sene önce. Bu bilgi bile bloguma ne kadar zamandır uğramadığımın az çok kanıtı gibi aslında. Ve inanır mısınız mutluyum :) İnsan nelere alışmıyor ki değil mi..? Olgunlaştıkça alışma ve kabullenme süresi kısalıyor. İstanbul'a gelirken iş bulamam sanıyordum, geldiğimin ilk haftasında dört görüşmeye birden davet edildim ve çok şaşırdım. İçlerinden bana en uygun olduğunu düşündüğümü kabul ettim ve iki senedir çalışıyorum. Burada hayat çok hızlı, bende ise o hızlı hayata adapte olabilme yetisi pek yok. Bir çok eş-dostla geçiyor günlerimiz. O yüzden hobilerimi bıraktım desem yeri. Desem yeri ne, bal gibi de bıraktım işte. Elime iğne iplik en son ne zaman aldım hatırlamıyorum. Tekrar o rutine girebilmek için bir ara çaba sarf ettim ama ı-ıhh yapamadım. İsteğim baki ama, inanıyorum bir gün tekrar olacak :)

Kim bilir belki üzerimdeki tozu silkeler de blogumda ve şuracıkta açtığım kanalımda yine güzel projeler paylaşırım bir gün. Ben şimdi bir de eski blog arkadaşlarımın sayfalarını gezmeye çıkacağım. Merak ediyorum yazmaya devam eden var mı hala.
Tekrar görüşmek üzere!

No comments:

Post a Comment

DIŞARIDAN KENDİNE BAKMAK

Şöyle bir dışarıdan kendime baktım bu akşam. Amacım bu değildi aslında. Boş boş internette dolanırken blogum aklıma geldi. Sonra " hang...